Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız:
http://acikerisim.ktu.edu.tr/jspui/handle/123456789/71
Başlık: | Türkiye'de Orman Mülkiyeti, Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri |
Diğer Başlıklar: | Forest Ownership in Turkey; Problems and Solutions |
Yazarlar: | Ayaz, Hüseyin Gümüş, Cantürk |
Anahtar kelimeler: | Orman Mülkiyeti, Ormanların Devletleştirilmesi, Orman Mülkiyet Uyuşmazlıkları,;Forest Ownership, Forests Nationalising, Forest Ownership Conflicts. |
Yayın Tarihi: | 2016 |
Sayı No: | 2 |
Cilt No: | 2 |
Yayıncı: | Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi |
Özet: | Dünya kara yüzeyinin yaklaşık % 30’unu kaplayan ormanlar hayatın sürdürülebilirliği için vazgeçilmez doğal kaynaktırlar. Aynı zamanda yadsınamaz ekonomik değeri de olan bu doğal kaynak, toplum ve kişilerce sahiplenilmekte, faydalanılmaktadır. Bu konuda, oturmuş bir tavır ve kararlı bir mevzuat oluşturamamış ülkelerde, ormanların kimin mülkiyetinde olması gerektiği ve faydalanma biçiminin nasıl olacağı hususlarında tartışmalar, çekişmeler yaşanmaktadır. Bu uyuşmazlıkların yaşandığı ülkelerden birisi de Türkiye’dir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yy. ortalarından itibaren ülke tarım topraklarının özel mülkiyete konu edilmesi sürecinde ormanlar da sahiplenilmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden yaklaşık onbeş yıllık zaman diliminde ise milli servet olan ormanların özel mülkiyete konu edilmesinin kabul edilebilirliği ve ortaya çıkmış özel orman mülkiyetinin meşruiyeti sorgulanmaya başlanmıştır. Nihayet, orman varlığı, mülkiyeti ve tüm ormancılık etkinliklerini kapsayan 1937 tarihli Orman Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunda belli nitelikteki ormanların istimlaki ön görülmüştür. 1945 yılında ise radikal bir yaklaşımla, çok sınırlı miktarda istisnalar dışında, ülke sathındaki tüm ormanlar devletleştirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiş tüm yasalarda ormanların özel mülkiyete konu edilmesi yasaklanmıştır. Hatta, 1961 ve 1982 anayasalarında da ormanlarla ilgili kısıtlayıcı kurallara yer verilmiş, Devlete ait ormanların hiçbir şekilde özel mülkiyete konu edilemeyeceği ifade edilmiştir. Günümüzde ülkemiz orman varlığının tamamına yakını (yaklaşık %99,9) Devlete aittir. Bununla birlikte, orman mülkiyeti konusundaki uyuşmazlıklar devam etmektedir. Önceki yıllarda özel kişiler veya kurumlar tarafından sahiplenilmiş, çoğu zaman da kendi veya murisleri adlarına tapulu olan ormanlar gerek kadastro sürecindeki işlemlerle ve gerekse de sonrasında davalar açılarak Devlet ormanı olarak tespit ve tescil edilmektedir. Bu kararlara itirazı olan kişiler, sahiplenmiş oldukları taşınmazlara ait eski tapularını da dayanak göstererek, iç hukuk yolu tükendikten sonra uyuşmazlığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİM)’ne taşımaktadırlar. Mahkeme birçok kararında mülkiyet hakkına müdahale edildiği gerekçesi ile ülkemizi tazminat ödemeye mahkûm etmekteydi. Günümüzde, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı tanınması ile birlikte, son yıllarda tapuları geçersiz sayılan maliklere kamulaştırma bedeli ödenmesi yolu açılmıştır. Forests cover almost 30 percent of the land area in the World and are vital natural resources for the sustainability of life. Moreover, these natural reaources are of economic value and thus subject to ownership and use by society and individuals. In this regard, there have been severe conflicts and discussions in countries where a sound legal foundation is lacking as to the ownership (who owns it) and the utilization of the resources (how it should be utilized). Turkey is one of the countries struggling with these problems. During the Ottoman Empire, since the mid 19. Century, Forest lands had also been opened to private ownership as part of the process of privatization of agricultural lands. However, within fifteen years after the establishment of the new republic in 1923, the acceptability of forest lands being a subject to private ownership and the legitimacy of the private forest ownership thus emerged were discussed and argued. As a result, a forestry law was passed in 1937, legally defining forest, ownership and forestry activities. With this law, expropriation of some private forest lands had been envisaged. However, a radical ammendment to this law was passed in 1945, redefining and nationalising all forests across the country with some exceptions. All laws that have been put into effect since the establishment of the Turkish Republic make no provision for private ownership of forested lands. Moreover, some constraining statements were included in the constitutions of 1961 and 1982, stating that public forests could under no cicumtance be a subject matter for privatization. Almost all forest areas (99,9%) are publicly owned (state forest). However, ownership disputes still continue. Forested areas previously owned by individuals or organizations have been recorded and registered as the state forest through land and forest cadastre and court decisions. Those who object the court decisions, after the exhaustion of domestic remedies, lodge an application with the European Court of Human Rights (ECHR) providing the court with the necessary land ownership certificates and other legal documents. The ECHR has in the past convicted Turkey due to the violation of right of property. Today, with the public introduction of individual Application to the Turkish Constitutional Court, a way was opened for the compensation of the expropriated forest lands for which ownership certificates were declared null and void. |
URI: | http://localhost/jspui/handle/123456789/71 |
Koleksiyonlarda Görünür: | Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (KAREN) |
Bu öğenin dosyaları:
Dosya | Açıklama | Boyut | Biçim | |
---|---|---|---|---|
Tam Metin.pdf | 386.27 kB | Adobe PDF | Göster/Aç |
DSpace'deki bütün öğeler, aksi belirtilmedikçe, tüm hakları saklı tutulmak şartıyla telif hakkı ile korunmaktadır.