Özet:
Bu çalışmada, Yapılan etkinliklerin bir mekanı farklılaştırması beklenir. Ancak gelişmekte olan ülkelerin teknolojik bağımlılığına bağlı olarak gerçekleşen değişim hızı, birbirine benzer mekanların doğmasına sebep olur. Bunun sonucu olarak insanların zihnindeki mekan ile yapısal mekan arasındaki uyum kaybolur ve algılanabilirlik azalır. Bu durum insanın mekana yabancılaşmasına neden olur. Bu varsayımlardan yola çıkarak tez çalışması kapsamında değişim hızına paralel olarak kaybolan, devam eden ve ortaya çıkan yeni etkinliklerin, bu etkinliklere olanak sağlayan mekansal özelliklerin saptanması ve bununla birlikte yaşanan bu değişim sonucu geçmiş ve günümüz kullanıcı memnuniyetinin değerlendirilmesi ve bu değişim sonucu belirli bir yaş grubuna göre oluşan negatif mekan kavramına alternatif getirilmesi amaçlanmaktadır.Bu yaklaşım içinde yabancılaşma, toplumsallaşma, aidiyet ve güven, pozitif mekan, negatif mekan kavramlarından yararlanılarak bir araştırma modeli ortaya koyulmuştur. Araştırmanın uygulama kısmı çeşitli aşamalardan meydana gelmiştir. Birinci aşamada çalışmada kullanılacak fiziksel ve algısal özellikleri belirleyebilmek amacıyla tarihi fotoğraflar, haritalar, yazılı ve sözlü anlatımlar ile görüşmeler sonucu elde edilen verilerin incelenmesi yer alır. İkinci aşamada fiziksel ve algısal değişim sınıflandırılmış ve bir tipolojiye oturtulmuştur. Üçüncü aşamada önceki aşamada elde edilen tüm veriler bir arada değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda oluşturulan araştırma modeli ile değişimin (belirli bir yaş grubuna göre) insan ve mekan arasındaki bağı azalttığı ve böylece mekansal süreklilikteki kopukluğun negatif mekanlar ürettiği tespit edilmiştir. Fiziksel sürekliliğin sağlanmaması durumunda insanın mekana ve paralelinde birbirlerine yabancılaştığı belirlenmiştir. Bu durumun bireyin uyum ve aidiyet duygusundaki azalmaya sebep olduğu saptanmıştır.