Özet:
İnsanî güvenlik tartışması, Uluslararası İlişkiler disiplinine hâkim klasik güvenlik paradigmasına ilişkin eleştirel yaklaşımlarıyla Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkmıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle sıcak çatışmaların artışı ve akabinde getirdiği süreçte terör, uluslararası göç, salgın hastalıklar ve ekolojik sorunlar, güvenlik kavramının klasik tanımlarını aşındırarak, güvenliğe ilişkin post-modern yaklaşımların ortaya koyduğu epistemolojik katkılar sunmuştur. Dolayısıyla tehditler sadece devletlerin egemenlik haklarına ve alanlarına yönelik değil; toplumların sağlık, ekonomik ve kültürel refah gibi ihtiyaçlarını da kapsayacak şekilde çeşitlenmiştir. Güvenliğe yönelik tehdit unsurları sınırları aşarak dolaşım kabiliyeti kazanmıştır. Bunun yanı sıra tehdidin mahiyetinin ve hızının değişkenlik göstermesiyle, güvenliğin sağlamasında uzlaşının, kolektif işbirliğinin ve kurumsal yapının önemi, insani güvenlik yaklaşımı tarafından vurgulamıştır. Bu durum, devletlerin insanın güvenliğini sağlamada tek başına yetersiz kaldığını göstermiştir. Bu bağlamda insanî güvenlik, güvenliğin ontolojik merkezine "insanı" alarak "devlet merkezli" güvenlik anlayışını eleştiriye tabi tutmuştur. Bununla beraber, ekoloji, sağlık, sosyal ve ekonomik refah, toplumsal cinsiyet gibi konular üzerinden güvenliğin kapsam ve içeriğine yönelik genişletici katkılar sunmuştur. Dolayısıyla insan güvenliğinin sadece insanın fiziki varlığı ve bütünlüğünü korumaya yönelik olmadığı, psikolojik ve sosyolojik faktörlerin de güvenlik denkleminde geniş bir yer işgal ettiği insanî güvenlik yaklaşımının iddiaları arasındadır. Çalışmanın temel amacı insani güvenlik yaklaşımının ortaya koymuş olduğu argümanların realist perspektiften sorgulanmasıdır. Bu amaç doğrultusunda insani güvenliğin temel bileşenlerinden olan sağlık güvenliğinin tesis edilmesinde, AB'nin pozisyonu ve işlevi incelenecektir. İnsani güvenliğin sağlık güvenliği boyutu AB ve 2019 yılında ortaya çıkan COVID-19 pandemisi özelinde, Avrupa Birliği'nin Birlik olarak verdiği sınav, pandemiyle mücadele uygulamaları üzerinden incelemeye tabi tutulacaktır. Tezin amaçları doğrultusunda, AB düzeyinde ve üye ülkeler nezdinde pandemiyle mücadele uygulamalarının analizi için karşılaştırmalı analiz yöntemi kullanılmıştır. Bununla birlikte tarihsel ve betimsel araştırma yöntemleri de kullanılmıştır. Elde edilen veriler neticesinde AB'nin pandemiyle mücadele noktasında insani güvenliğin tesisinde üye devletlere nazaran daha başarısız kaldığı görülmüş; insani güvenliğin tesisinde ulus-devletlerin kısa vadede daha etkin uygulamalar gerçekleştirdiği sonucuna varılmıştır.
Human Security emerged in the post-Cold War era with its critical approaches to the classical security paradigm, which dominates the International Relations Discipline. In the post-Cold War period, especially during the rise of hot conflicts and subsequent periods, terrorism, international migration, epidemics and ecological problems have eroded the classical definitions of the concept of security, providing epistemological contributions by post-modern approaches to security. Therefore, the threat is not only directed towards the sovereign rights and areas of states but also diversified to cover the needs of communities such as health, economic and cultural well-being. The threats to security have crossed the boundaries and gained the ability to roam. In addition, the nature and speed of the threat varies, and the importance of consensus, collective cooperation and institutional structure in ensuring security is emphasized by the human security approach. Therefore, this situation has shown that states are insufficient alone in ensuring the safety of the individual. In this context, human security has criticized the "State-centered" security approach by taking "human" to the ontological center of security. In addition, it has made expansive contributions to the scope and content of security on issues such as ecology, health, social and economic well-being, and gender. Therefore, it is among the claims of the human security approach that human security is not only aimed at protecting the physical existence and integrity of the human, but also that psychological and sociological factors occupy a large place in the security equation. The main purpose of this study is to question the arguments of the human security approach from a realist perspective. For this purpose, the position and function of the EU in establishing health security, which is one of the basic components of human security, will be examined. In the context of COVID-19 pancemic that emerged in 2019, and the EU, the health security dimension of human security will be examined through the European Union's struggle against the epidemic and its practices. For the purposes of the thesis, the comparative analysis method was used to analyze the practices of combating the epidemic at the EU level and in the member states. In addition, historical and descriptive research methods were also used. As a result of the data obtained, it has been seen that the EU has failed in the establishment of human security in the fight against the epidemic compared to the member states. With this, it has been concluded that nation-states perform more effective practices in the short term in the establishment of human security.