Özet:
Kent içinde bulunması gereken yeşil alanlar, iskan fonksiyonlarının ve iş yerlerinin yoğun baskısına dayanamayarak, yerlerini beton yapılara terk etmişlerdir. Yetersiz yeşil alan, tüketilen tahrip edilen ormanlar kentin iklimini giderek değiştirmektedir. Hava kirliliği bir çok kentin temel sorunu haline gelmiştir. Böylece kent ölçeğinde gittikçe azalan yeşili, mimari ölçekte arttırmak için yeşil çatılar da artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu çalışmayı üç bölüme ayırmak mümkündür. Birinci bölümde, sürdürülebilirlik ve ekoloji kavramları, tarihsel gelişimi ve mimari tasarımdaki yeri, yeşil çatı kavramı, yeşil çatıların tarihsel gelişimi, ekolojik bağlamda mimarlıktaki yeri ele alınmıştır. Yeşil çatıların avantajları, uygulanabilirlikleri ve mimari bir eleman olarak yapı tasarımındaki yeri tartışılarak detaylandırılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda ?Yeşil çatıların? tarihsel gelişimi, uygulama yöntemleri, yeşil çatı uygulanacak binada bulunması gereken özellikler ve yeşil çatılardaki bitkilendirme tipleri bu bölümde detaylı olarak incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde; Türkiye ve diğer ülkeler üzerindeki yeşil çatı örnekleri incelenmiş, yeşil çatı ile ilgili standartlar ele alınmıştır. Örnekler üzerinde karşılaştırma yapılmıştır. En son bölümde ise; üç gruptan oluşan kullanıcıya ?sürdürülebilir mimari?, ?yeşil çatı? kavramlarıyla ilgili anket uygulanmıştır. Bu araştırmanın amacı; geleceğin mimar, peyzaj mimarı ve iç mimar adaylarının ve akademik personelin ?sürdürülebilir mimari? ve ?yeşil çatı? kavramlarına dikkat çekmek ve teşvik etmek olmuştur. Bu anket araştırmacı tarafından; görsel olarak semantik diferansiyel anket yöntemi ve kapalı uçlu anket yöntemiyle uygulanmış olup Cronbach-Alpha iç tutarlılık kat sayısı 0,851 olarak bulunmuştur. Anket grupları; Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde bulunan mimarlık, iç mimarlık ve peyzaj mimarlığı bölümü 3. ve 4. sınıf öğrencileri ve akademik personellerden oluşmaktadır. Araştırma sonucunda; değişkenler ve örneklem grubunun bahçe çatı, eğimli çatı ve düz çatıyı algılama biçimleri arasında anlamlı bir farklılaşma bulunmamıştır.
